top of page
  • Yazarın fotoğrafıBeyza Yıldırım

Genlerimiz Bizi Katil Yapar Mı?


Savaşçı Gen: MAO-A

Monoamin oksidaz (MAO-A) beyinde nöradrenalin, adrenalin, serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterleri parçalayan enzimdir. MAO-A geninin düşük seviyelerde olması bu nörotransmitterlerin başıboş kalmasına sebep olur. Böyle bir durumda bu kuvvetli kimyasallar beyinde birikiyor ardından sinirsel iletim kontrolünün kaybına ve dolayısıyla öfke ve şiddetin artmasına sebep olur. Genetikçiler, MAOA enzimi eksikliğiyle şiddet içeren davranışlar arasında bir bağ kurmuşlardır.


Çalışmaları başlatan örnekte X kromozomunda bir mutasyon meydana geldiği ve bozukluğun MAOA genine zarar verdiği ortaya çıkmış. Gen X kromozomunda olduğu için, sadece bir X kromozomuna sahip erkekler, iki X’e sahip olan kadınlara göre daha fazla sıkıntı yaşıyorlar. Çünkü kadınlardaki normal fonksiyonlarına sahip ikinci X, problemi telafi edebilir. Ancak, kadın bu kusuru oğluna aktarabilir.


Şiddet suçlularının genellikle, beyin hücre sinyal sisteminde görevli CDH13 proteinini kodlayan MAOA ve benzeri genlere sahip oldukları görülüyor. Bu bağlamdan sonra akıl hastalıkları da genetik sebeplere bağlanmaya başladı. Şizofreninin kökeninde yattığı düşünülen bir gen tanımlandı. Bu gendeki bir değişiklik, ergenlikte ve yetişkinliğin ilk dönemlerinde, beynin karar vermeyle ilgilenen ön lobundaki sinapsların fazla kısalmasına sebep oluyor ve bu da iletim ve sinyal kontrolünü harap ediyor idi. 2.2 milyon şizofreni hastası Amerikalının sadece küçük bir kısmının şiddet kullandığı bilinse de, ciddi akıl hastalıklarına sahip olan insanlar, normal insanlardan 2-3 kat daha fazla şiddet uygulamaya yatkın oluyorlar.


Katillerin Genetik Benzerlikleri Var mı?


Şizofreni ve psikopati sinir biliminin en iyi uzmanlarından biri olan Kent Kiehl’ in ailesi sakin bir mahallede yaşıyordu. Ve mahallede yaşayan Bundy 20 yıl içinde 36 kadını öldürmekten tutuklandığında Kiehl bu küçük mahallede nasıl böyle bir katil yetişir’ i düşündü.


Psikopatlar birkaç duygusal iletişim bozukluğuna sahip; empati ve pişmanlık duygularından yoksunlar. Kiehl, bu insanların Amerikan hapishanelerindeki popülasyonun %16’sını oluşturduğunu keşfetti. Bulimiya kadar yaygın ancak teşhis edilmesi çok daha zor. Bu biraz sıkıntılı bir durum gibi duruyor, çünkü psikopatlar saldırmaya ve şiddete eğilimli oluyorlar.

Çalışmalarında FMRI cihazını kullanarak yaşadığı bölgedeki şiddet kullanan suçluların kafalarında delik açarak ve bobinle çalışarak beyinlerini inceledi. Ortalama olarak, sabıkalı bir psikopat 40 yaşına gelmeden 4 şiddet suçundan hüküm giydiğini gördü. Ve yaklaşık 4000 suçludan elde ettiği verilerle de dünyanın en büyük sinirbilim kütüphanesini kurdu.

İkizlerle yapılan çalışmalar, psikopatik özelliklerde genetik materyalin önemi vurguluyor ancak pek az uzman bunların kesin sebep olduğu konusunda hemfikir. Kiehl, limbik ve paralimbik kortekslerdeki bozuklukların izinin sürülebileceğine ve sonrasında duyguların üretilip, sinir iletiminin kontrol edilebileceğine inanıyor.


Bir deneyinde, tutukluya bobinden manyetik sinyaller gönderiyor, işitsel kelime grupları ve görsel verilerle, ahlaki suç oranına göre puanlamasını istiyor. Karar verdikçe nöronları ateşleniyor, bilgisayar cevap süresi ve beynin aktif bölgesi beynin hangi bölgesinin aktive olduğunu kaydediyor. Gözlenen şey ise psikopat olmayan birinde amigdalada aktivite olurken psikopatlarda gözlemlenmiyor. Sonuç olarak psikopatların, beyinlerindeki gri maddenin normalden az ve daha küçük amigdalaya sahip olmaya yatkın olabileceklerini buldu.


Sinirbilim çalışmaları yapan bir diğer kişi Jim Fallon, katillerin fMRI görüntülerini incelerken ahlaki ve sosyal davranışlarla ilişkili olduğu düşünülen orbital kortekslerinde eksiklik fark ediyor. Devamında ‘’Acaba psikopatlar kötü beyinlere sahip oldukları için şiddete eğilimli bireyler olabilir miydi? ‘’ diye düşünüyor. Bu çalışmasıyla birlikte Alzheimer hastaları üzerinde de başka bir çalışma yürüten Fallon, Alzheimer hastalarının beyin ve gen yapıları ile sağlıklı bireylerin bulgularını karşılaştırmak için kendi ailesinden kişilere baktı. Beyin taramalarında herkesin normal bir beyne ama yalnızca kendisine ait olan taramada diğer çalışmasında psikopatlarda tespit ettiği orbital korteks eksikliğini barındırıyordu. Peki beklenen olgu olarak Jim neden katil değildi?

İncelemelere devam ettiği sırada T. Cornell ismindeki atasının Amerika tarihinin kayda geçmiş ilk anne katili olayının faili olduğunu gördü. Ve ataları arasında yedi katil vardı. Çalışmalarını genişletip kan analizine göz attı. Jim’in kan örneği de tıpkı beyin taramasında karşılaştığı sonuca benzer bulgular ortaya koydu: Kanında MAO-A’ya rastladı.


Jim biyolojik bulgularla psikopat ya da katil olmaya uygun bir yapıdaydı lakin o bir bilim insanıydı. Ve perspektifi biraz daha genişlettiğinde Jim kendisini psikopat bir katil olmaktan alıkoyan faktörün yetiştirilme biçimi ve çevre koşulları olduğunu kabul etti. Hepimiz biyolojik olarak belirgin özelliklerle varız fakat yetiştiğimiz ortamlar bizleri salt biyolojik varlıklar yapmaktan alıkoyuyor. Bu bilgiler ışığında da insan genlerine verilen önem kadar yaşadıkları sosyal ortamı gözden kaçırmamak gereklidir ve bu açıdan biyososyal açıdan veyahut biyopsikososyal model bağlamında değerlendirme yapmak çok daha sağlıklı bir perspektif olmakta.


-James H. "Jim" Fallon -


Daniel Weinberg şöyle diyor: “Genler, vücudunuzdaki her bir hücrenin içinde gerçekleşen tüm aktiviteleri, yaşadığınız her saniye boyunca yürüten bir program.  Eğer birtakım küçük kusurlar, bozukluklar kalıtım yoluyla size aktarılırsa, tabi ki bu size bir yol belirler. Ancak bir akıl hastalığına yakalanacağınızı belirlemez. Bu küçük kusurlar kader değil, risk unsurları. Çevresel faktörler de bir o kadar etkili.”


Evrimsel açıdan ve cinsiyetsel olarak değerlendirmeye tabi tutulduğunda ise erkeklerin tarihsel olarak avcılık, kadınların ise toplayıcılık ile uğraşmasının sirayeti gözükmektedir. Evrimsel psikolojiye göre seri katillerinde bu durumdan kaynaklı olarak erkeklerin avlanma, kadınların ise toplama işlevleriyle cinayetleri işledikleri tespit edilmiştir.  Erkek seri katillerin genelde kendilerine yabancı olan insanları öldürerek avlanma işlevini yerine getirmek istedikleri, kadınların ise toplama işlevini tanıdık insanlara yönelik işlenen cinayetleri maddi kazanç amaçlı yaptıkları doğrulanmıştır.


Seri katil bir kadın, maddi kazanç ve teselli için öldürdükleri görülüyor. Birçok kadın seri katilin katil olmadan önce hırsızlık, dolandırıcılık veya zimmete para geçirmeye karıştığı biliniyor. Erkeklerde ise çok daha erken yaşta (ergenlik) hayvanlara eziyet ve öldürme gibi olaylar ile karşılaşılmakta.


Daha az kadın katil olduğu için daha az kadın seri katil vardır. Cinayetlerin yaklaşık yüzde 90'ı erkekler tarafından işlenmektedir.

152 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page